DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22396551,01%
İstanbul
25°

AÇIK

13:16

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

104 okunma

NE GÜZEL KOMUTAN NE GÜZEL ASKER!

ABONE OL
11/02/2023 17:25
0

BEĞENDİM

ABONE OL

İstanbul, Asya ile Avrupa kıtaları arasında yer alan doğal güzellikleriyle ünlü bir șehirdir. 1453 yılında gerçekleşen İstanbul’un fethinin Türkler açısından önemi çok büyüktür. O yıla kadar defalarca kuşatılan ama hiçbir şekilde alınamayan İstanbul, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmiştir. Bu fethin arkasında çok büyük bir mücadele ve azim vardır. İstanbul’un Fethi, 29 Mayıs 1453′te, şehri günlerdir kuşatan Osmanlı ordusunun, şimdi İstanbul olarak bilinen, o zamanki adıyla Konstantinopolis (Constantinople) şehrini, Sultan II. Mehmed Han’ın komutanlığında fethetmesidir. Bu fetihten sonra Osmanlı Devleti İmparatorluk olmuş, henüz 21 yaşında olan Sultan II. Mehmed, fatih ünvanını da alarak, Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başlanmıştır. Tarihteki en önemli devletlerden olan Doğu Roma İmparatorluğu böylelikle sona ermiştir.

Tarihi, M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanır. Şehir, M.Ö. 657 yılında Megaralılar tarafından kurulmuştur. Devletin Byzas adlı komutanının adından dolayı şehre, Byzantion adı verilmişi. M.Ö. 6. yüzyılda Perelerin eline geçen Byzantion için, Atinalılar ve Ispartalılar da savaşmış, M.Ö. 4. yüzyılda İskender tarafından fethedilen şehir M.Ö. 3. yüzyılda Roma İmparatorluğu tarafından alınmıştır. M.Ö. 330 yılında İmparatorluğun başkenti olan Byzantion’a, bu kez de Konstantinapolis adı verilir. M.Ö. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Konstantinapolis, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olur.

Stratejik önemi ve tabi güzellikleriyle herkesin dikkatini çeken şehir, Gotlar, Ostrogotlar ve Bulgarlar tarafından defalarca kuşatıldı, fakat alınamadı. Bu yoğun saldırılar üzerine, İmparator Anastasiyanus, Silivri’den başlayarak Karadeniz’e kadar uzayan surları yaptırdı. Buna karşın saldırılar devam etti. M.S. 7. ve 8. yüzyıllarda Araplar tarafından da kuşatıldı. Fakat bu kuşatmalar da sonuçsuz kaldı.

1203 yılında Haçlı orduları tarafından zapt edilerek, 1261 yılına kadar Haçlıların elinde kaldı. Bu tarihten sonra tekrar Bizanslıların eline geçti.

1299 yılında kurulan Osmanlı Devleti, yavaş yavaş büyüyerek gelişti. Anadolu ve Rumeli’de genişlemeye devam etti. Anadolu ve Rumeli’deki topraklarımızın arasında kalan Bizans, mutlaka alınmalıydı. Bu amaçla şehir, Osmanlılar tarafından birkaç defa kuşatıldı, ama alınamadı.

İstanbul’un fethi, neredeyse her devlet liderinin en büyük hayaliydi. Özellikle Müslüman olan Osmanlı padişahları için bu fethin manası bambaşkaydı. Çünkü Peygamber Efendimiz daha yüzyıllar öncesinde İstanbul’u fethedecek komutanı ve askerleri övmüştü. Bu övgüye mazhar olmak elbette herkesin hayali olacaktı.

1453 yılında, Padişah II. Mehmet, hocası Akşemsettin’in de teşvikiyle İstanbul’a yeni bir saldırı düzenlemeye karar verdi. Önce, Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan Anadolu Hisan’nın karşısına Rumelihisan’nı yaptırdı. Edirne’de döktürdüğü ‘balyemez’ adı verilen büyük toplarla savaşa hazırlandı. 6 Nisan 1453 günü, Osmanlı ordusu Bizans surları önüne geldi. Bizans İmparatoru Konstantin, Haliç’i zincirle kapatarak Osmanlı Ordusu’nun şehre denizden girmesini önledi. 11 Nisan günü kuşatma tamamlandı ve top ateşi başladı. Yirmi gün süren top ateşinden kesin bir sonuç alınamadı. Şehrin denizden de kuşatılması gerektiğini düşünen II. Mehmet, bir gece yetmiş parça gemiyi karadan yürüterek Haliç’e indirdi.

Bizanslılar, sabahleyin Osmanlı Donanması’nı Haliç’te görünce büyük bir korkuya ve paniğe kapıldılar. Haliç’ten ve karadan yapılan top atışlarıyla surlarda gedikler açıldı. Bunun üzerine, 29 Mayıs günü bir genel saldırı düzenlenmesine karar verildi. Hocası Akşemsettin, II. Mehmet’e cesaret veriyor; Hz. Peygamberin, “Konstantin elbet fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne iyi komutan ve onun askerleri ne güzel askerlerdir” sözüyle müjdelenen komutanın kendisi olduğunu söylüyordu. Bu inançla 29 Mayıs günü son taarruz başladı. Çok kanlı ve zorlu bir savaştan sonra birçok şehit verildi. Bu şehitler arasında, Bizans surlarına Türk bayrağını diken Ulubatlı Hasan da vardı. Nihayet, 29 Mayıs 1453 Salı günü, İstanbul fethedildi.

İstanbul’un fethi, hem Türk tarihi için, hem de dünya tarihi için önemli bir olaydır. Türk tarihi için önemi İstanbul’un fethiyle, Osmanlıların, Balkanlardaki ilerlemelerine engel olacak hiçbir gücün kalmamasıdır.

Avrupa’da ilerleyişini sürdüren Osmanlı Devleti, büyük bir imparatorluk haline gelmiştir. Dünya tarihi bakımından önemi ise, İstanbul’un fethi, Orta Çağ’ın kapanıp,

1789 Fransız İhtilali’ne kadar sürecek olan

Yeni Çağ’ın açılmasına sebep olmuştur. Bin yılı aşkın süredir varlığını koruyan Bizans Devletinin yıkılması, tarihte önemli değişikliklerin yaşanmasına sebep olmuştur. İstanbul’un fethi asla bir yıkım savaşı olmamıştır. Osmanlı padişahlarının hoşgörüye dayalı bir sistem yürütmeleri, fetihten sonra bile, yerli halkın huzur içinde yaşamasını sağlamıştır.

Bu fethin millî tarihimiz açısından ayrı bir önemi vardır. Bu mânâda İstanbul’un fethine özel bir anlam da katan Hz. Peygamber’in şu Hadis-i Șerif’idir;

“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Bunu fetheden komutan ne güzel komutan ve onu fetheden asker ne güzel askerdir.”

(Ahmet b. Hanbel, Müsned IV, 325)

Bu müjde, İstanbul’un fethini, diğer fetihlerden ayıran bir özellik olarak göze çarpmaktadır.

İstanbul, 29 Mayıs 1453 tarihinden, 23 Nisan 1920 tarihine kadar Osmanlı Devleti ’nin başkenti olmuştur. Allah Rasûlün’ün müjdesi olarak gerçekleşmiş olan İstanbul’un Fethi’nin yıldönümünü her yıl

29 Mayıs günü, aşk ve heyecanla yaşıyoruz.

Bu yıl, 568. yıldönümünü kutlayacağımız İstanbul’un fethinde, bize düşen, “Fatih Ruhu”nu genç nesile taşımak ve uğrunda yaşamaya değer kıymetlerin neler olduğunu, onlara gösterebilmektir. Özünü İslâm’ın yüce değerlerinden alan fetih ruhu, bugün artık daha çok, bilgi ve inançla çalışıp üreterek, ülkemize ve insanlığa yararlı olmak şeklinde algılanmalıdır. Her ferdin sorumluluk bilincine sahip olabilmesi ve vazifesini bu şuurla en güzel biçimde yapmaya gayret etmesi bu anlayışın gereğidir. Gerçek ve kalıcı fethin; gönülleri fethetmek olduğu bilinciyle hareket ederek, gelecek nesillerimizi kendi öz değerlerimizle donatıp, bu ruh ve anlayışa sahip olmalarını sağlamalıyız. Millî gurur tablolarımız olan zaferlerimizi genç neslimize tanıtmalıyız ki, gençlerimiz “inançları uğrunda fedakârlık yapabilme”nin ne olduğunu anlayabilsinler.

Bu vesileyle, vatan ve mukaddesat uğruna canlarını feda eden fetih erleri şehit ve gazilerimizle, ülkemiz için her türlü fedakârlığa katlanan ecdadımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Arif Nihat Asya’nın bir şiirini gençlerimize ithaf ediyorum:

Delikanlım! İşaret aldığın gün atandan!

Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan!

Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan’dan!

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;

Fâtih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!

Ya İstanbul’u alırım, ya İstanbul beni.

(Fatih Sultan Mehmet)

Dilleri Fetih Sûresini okurken, gönülleri fetih ruhuna bürünen, gönül çemberinden nice yeni FATİH’ler çıkaran, tarih sayfalarına “O ne güzel komutan ve o ordu ne güzel ordu” tebriğini Peygamberinden (S.A.V.) alan, ordusu ile yeniden tarihler yazacak nesiller yetiştirmeyi hedefleyen, yalnızca Rabbinin rızasını gözeten, vatan ve millet aşkıyla tüm değerlerine sahip çıkan vefalı dostlarımızın, yol ve dava  arkadaşlarımızın 29 mayıs 1453 İstanbul’un Fethi’nin 568. yıldönümünü canı gönülden kutluyor,

FATİH Sultan Mehmet başta olmak üzere tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum…

Selâm ve dua ile

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP
    300x250
    300x250r