casino siteleri casino siteleri papyonshop.com malatya araç kiralama uluslarası nakliyat
DOLAR 32,3225 -0.13%
EURO 34,8818 0.16%
ALTIN 2.390,11-0,27
BITCOIN 19996854,33%
İstanbul
15°

HAFİF YAĞMUR

04:16

İMSAK'A KALAN SÜRE

İsmail Karasu

İsmail Karasu

02 Nisan 2024 Salı

    Kişisel bütünlük

    Kişisel bütünlük
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Yaşamlarımızın niteliğini belirleyen, dünyadaki yolculuğumuz sırasında edindiğimiz ve sergilediğimiz davranış tarzıdır.  Başarı, kendimize ve başkalarına davranışlarımızla yakından ilgilidir. Başarı, her gün daha iyi bir gelecek uğruna çabalarken, içimize ve dışımıza yansıyan sevgi, kendine güven ve saygıdır.

    Başarılı insanların “istediklerini elde edenler” olduğunu söyleyenler vardır. Bu kısmen doğrudur; ama başarının içeriği bundan daha geniştir. Yapılacak iş, bu “daha fazla”nın ne olduğunu bulmaktır.

    Çocuklar, disiplin olmadan nasıl kişisel sorumluluğa dayanan alışkanlıklar kazanacaklar ve ileride kişisel bütünlüğe sahip yetişkinler olacaklardır?  Bir anne ya da baba olarak, sözleriniz ve davranışlarınızda tutarlı değilseniz, çocuğunuzun saygısını nasıl kazanırsınız?

     Aynı durum, yönetici ve liderler için de geçerlidir. Bir yönetici ya da lider olarak, sözleriniz ve davranışlarınızda tutarlı değilseniz, çalışanlarınızın ya da liderlik yaptığınız kişilerin saygısını nasıl kazanırsınız?

    Doğru olduğuna inandığınız şeye sonuna kadar bağlı kalır mısınız? İnandığınız değerlere sıkı tutunuyor musunuz? Hiçbir şeye tutunmuyorsanız, en ufak bir esinti bile sizi yere yıkabilir!

    Bazı insanlar her zaman dışarıya, başka insanlara ve nesnelere odaklanmışlardır. İç dünyalarına bakmayı ve yaşamlarını denetimlerine alma gücüne sahip olduklarını akıl etmezler. Bunun yerine, her korku dolu ve “tetikte”dirler. İşler yolunda gitmezse, kendilerini korumak için birileri ya da bir şeyleri suçlama gereksinimi duyarlar. Yaşamlarını, kendilerini başkalarına kanıtlama, iyi görünme ve kendilerini koruma uğraşıyla harcarlar.

    Yaşamınız eski başarıların tekrarından ibaretse, potansiyelinizi gerçekleştirmeniz mümkün değildir. Eski başarılar, saplanıp kaldığınız anılar halini alırsa çıkmaz sokaktan farksızdır. Oysa eski başarılar, yeni serüvenlerinizde ilerlemek için örnek oluşturabilir. Bir kez başarmışsanız, yine yapabilirsiniz!

    Gerçek başarının, karşılığında bir şey beklemeden vermekle bağlantılı olduğunu anlamak çok önemlidir. İnsanlardan bir şeyler almaya dönük bir tutuma sahip kişinin tek düşündüğü şey ne elde edeceğidir. Bu durumda, çalışıyorsanız, geçiminizi ancak sağlayabilirsiniz. Büyük bir insan olmak için asıl düşünmeniz gereken şey insanlara neler verdiğinizdir. Vermeniz, almanızı da sağlar, verdiğiniz kaynaktan almayabilirisiniz, ama emekleriniz karşılıksız kalmayacaktır.

    Belki geçmişte insanların sizi incitmesine izin verdiniz.  “İzin verdiniz” diyorum; çünkü sizi kimse, izniniz olmadan incitemez. Ancak “olumsuz bir bakış açısıyla yaklaştığımız bir olay bizi incitebilir.  Bu gerçekten bizim seçimimizdir.  Bu dünyada acıyı tatmadan yaşamak neredeyse olanaksızdır.  Bazılarımız diğerlerinden daha fazla yara almışızdır. Dış görünüşün aldatıcılığını biliyorsunuz; yaralar derinlerde ve çok sayıda olabilir. Mazeretlerinizin bu yaraları açık bırakmasına izin verirseniz, kendinizin en büyük düşmanın haline gelirsiniz.

    Başarı bir varış yeri değil, bir yolculuktur.

    Devamını Oku

    TUTUMLARIMIZ

    TUTUMLARIMIZ
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL
    1. Ben canlıyım tutumunu geliştirin.
    2. Sen önemlisin tutumunu geliştirin.
    3. Önce hizmet tutumunu geliştirin.

    Başkalarını canlandırma için önce kendini canlandırmalısın.

    Yaptığınız her şeye canlılık katın. El sıkışmanıza canlılık verin. El sıkışırken, el sıkışın. El sıkışma tarzınız şunu söylesin: “Seni tanıdığım için çok mutluyum.” veya “Sizi tekrar gördüğüm i gördüğüm için çok mutlu oldum.”  Çok başarılı ama sıradan bir biçimde el sıkışan birini bulaya çalışın.

    Gülümsemenize canlılık katın. Gözlerinizle gülümseyin.

    “Teşekkür ederim” lerinizi canlandırın. Rutin, otomatik bir “teşekkür ederim” demek “glip glip” demek gibidir. Sadece bir deyimdir yani. Karşınızdakine hiç bir mesaj vermez. Sonuç getirmez. “Teşekkür ederim” lerinizi “Çok teşekkür ederim” haline getirin.

    Konuşmanızı canlandırın. “İyi sabahlar deyiş biçiminiz gerçekten iyi mi? “Tebrikler” deyişiniz coşkulu mu? “Nasılsın?” deyiş biçiminiz gerçekten ilgilendiğinizi gösterir tonda mı? Kelimelerinizi samimi duygularınızla renklendirme alışkanlığı edindiğinizde dikkat çekme konusunda oldukça ilerleme kaydettiğinizi fark edeceksiniz.”

    İnsanlar, söylediklerine inanan kişilerle arkadaşlık yapar. Söylediklerinizi canlı söyleyin. Konuşmanıza canlılık, dirilik verin. Konuşmanıza canlılık verdiğinizde otomatik kendinize canlılık katmış olursunuz.

    İyi haberler yayınlayın: Ailenize iyi haberler getirin. Onlara o gün yaşadığınız iyi bir şeyden bahsedin. Yaşadığınız güzel, hoş şeyler anımsayın. Hoş olmayan şeylerin unutulup yok olmasını hızlandırmış olun. İyi haberler yayın. Kötü haberlerden bahsetmenin hiçbir yararı yoktur. Sadece ailenizin endişe duymasına ve sinirlerinin gerilmesine neden olur. 

    Hava durumu ne olursa olsun hava hakkında daima olumlu yorumlarda bulunmayı alışkanlık haline getirin. Havadan şikâyetçi olmak sizi mutsuz ve kötü yapar ve bu olumsuzluk diğer insanlara da yayılır. Ne hissettiğinizle ilgili olarak iyi haberler yayınlayın. “Kendimi-harika-hissediyorum”cu bir kişi olun. Her fırsatta “Kendimi harika hissediyorum” deyin. Kendinizi daha iyi hissetmeye başladığınızı göreceksiniz. Kendimizi nasıl hissediyor olduğumuz geniş ölçüde kendimizi nasıl hissettiğimizi düşünüyorsak ona bağlıdır.

    Çalıştığınız kişilere iyi haberler yayın. Onları şevklendirin, her fırsatta onları övün. Onlara şirketin yaptığı iyi şeylerden bahsedin. Problemlerini dinleyin. Yardımcı olun. İnsanlara cesaret verirseniz onların desteğini alırsınız. Yaptıkları işten dolayı onları tebrik edin. Onlara ümit verin. Onlara inandığınızı, başarabileceklerinden emin olduğunuzu bilmelerini sağlayın. Endişe duyanların endişelerini azaltın. Doğru yönde kalabilmek için sürekli şu testi yapın. Bir kişinin yanından ayrılırken kendinize şunu sorun: “Benimle konuştuğu için acaba bu kişi kendini gerçekten daha iyi hissediyor mu?” Bu türden kendi kendini eğitim biçimi işe yaramaktadır. Bunu personelinizle, ailenizle, müşterilerinizle, hatta tanıdıklarınızla konuşurken bile uygulayabilirsiniz.

    İyi haberler yaymak sizi canlandırır, kendinizi daha iyi hissetmenize neden olur. İyi haberler yaymak diğer insanların da kendilerini daha iyi hissetmelerine neden olur.

    www.ismailkarasu.com

    ismail@ismailkarasu.com

    Devamını Oku

    TUTUMLARIMIZ

    TUTUMLARIMIZ
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL
    1. Ben canlıyım tutumunu geliştirin.
    2. Sen önemlisin tutumunu geliştirin.
    3. Önce hizmet tutumunu geliştirin.

    Başkalarını canlandırma için önce kendini canlandırmalısın.

    Yaptığınız her şeye canlılık katın. El sıkışmanıza canlılık verin. El sıkışırken, el sıkışın. El sıkışma tarzınız şunu söylesin: “Seni tanıdığım için çok mutluyum.” veya “Sizi tekrar gördüğüm i gördüğüm için çok mutlu oldum.”  Çok başarılı ama sıradan bir biçimde el sıkışan birini bulaya çalışın.

    Gülümsemenize canlılık katın. Gözlerinizle gülümseyin.

    “Teşekkür ederim” lerinizi canlandırın. Rutin, otomatik bir “teşekkür ederim” demek “glip glip” demek gibidir. Sadece bir deyimdir yani. Karşınızdakine hiç bir mesaj vermez. Sonuç getirmez. “Teşekkür ederim”lerinizi “Çok teşekkür ederim” haline getirin.

    Konuşmanızı canlandırın. “İyi sabahlar deyiş biçiminiz gerçekten iyi mi? “Tebrikler” deyişiniz coşkulu mu? “Nasılsın?” deyiş biçiminiz gerçekten ilgilendiğinizi gösterir tonda mı? Kelimelerinizi samimi duygularınızla renklendirme alışkanlığı edindiğinizde dikkat çekme konusunda oldukça ilerleme kaydettiğinizi fark edeceksiniz.”

    İnsanlar, söylediklerine inanan kişilerle arkadaşlık yapar. Söylediklerinizi canlı söyleyin. Konuşmanıza canlılık, dirilik verin. Konuşmanıza canlılık verdiğinizde otomatik kendinize canlılık katmış olursunuz.

    İyi haberler yayınlayın: Ailenize iyi haberler getirin. Onlara o gün yaşadığınız iyi bir şeyden bahsedin. Yaşadığınız güzel, hoş şeyler anımsayın. Hoş olmayan şeylerin unutulup yok olmasını hızlandırmış olun. İyi haberler yayın. Kötü haberlerden bahsetmenin hiçbir yararı yoktur. Sadece ailenizin endişe duymasına ve sinirlerinin gerilmesine neden olur. 

    Hava durumu ne olursa olsun hava hakkında daima olumlu yorumlarda bulunmayı alışkanlık haline getirin. Havadan şikayetçi olmak sizi mutsuz ve kötü yapar ve bu olumsuzluk diğer insanlara da yayılır. Ne hissettiğinizle ilgili olarak iyi haberler yayınlayın. “Kendimi-harika-hissediyorum”cu bir kişi olun. Her fırsatta “Kendimi harika hissediyorum” deyin. Kendinizi daha iyi hissetmeye başladığınızı göreceksiniz. Kendimizi nasıl hissediyor olduğumuz geniş ölçüde kendimizi nasıl hissettiğimizi düşünüyorsak ona bağlıdır.

    Çalıştığınız kişilere iyi haberler yayın. Onları şevklendirin, her fırsatta onları övün. Onlara şirketin yaptığı iyi şeylerden bahsedin. Problemlerini dinleyin. Yardımcı olun. İnsanlara cesaret verirseniz onların desteğini alırsınız. Yaptıkları işten dolayı onları tebrik edin. Onlara ümit verin. Onlara inandığınızı, başarabileceklerinden emin olduğunuzu bilmelerini sağlayın. Endişe duyanların endişelerini azaltın. Doğru yönde kalabilmek için sürekli şu testi yapın. Bir kişinin yanından ayrılırken kendinize şunu sorun: “Benimle konuştuğu için acaba bu kişi kendini gerçekten daha iyi hissediyor mu?” Bu türden kendi kendini eğitim biçimi işe yaramaktadır. Bunu personelinizle, ailenizle, müşterilerinizle, hatta tanıdıklarınızla konuşurken bile uygulayabilirsiniz.

    İyi haberler yaymak sizi canlandırır, kendinizi daha iyi hissetmenize neden olur. İyi haberler yaymak diğer insanların da kendilerini daha iyi hissetmelerine neden olur.

    www.ismailkarasu.com

    ismail@ismailkarasu.com

    Devamını Oku

    DAHA MUTLU OLMANIN İKİ YOLU

    DAHA MUTLU OLMANIN İKİ YOLU
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    -En mutlu olduğunuz anları belirleyin ve bunları mümkün olduğunca artırın. -En az mutlu olduğunuz zamanları belirleyin ve bunları mümkün olduğunca azaltın.

    Duygusal zekâyı güçlendirmek kendimizi mutlu etmek;

    Daniel Goleman ve diğer yazarlar akademik zekâ ya da IQ’yu duygusal zekâ ile karşılaştırmışlardır: ‘Kendi kendini harekete geçirebilme ve tatmini erteleyebilme, ruh halini düzenleyebilme ve sıkıntılarının düşünmeyi engellemesine izin vermeme; kendini başkasının yerine koyabilme ve umut besleme gibi yetenekler. Duygusal zeka, mutluluk için entelektüel zekadan daha önemlidir. Yine de duygusal zekanın geliştirilmesine çok az ağırlık verir.

    İyi haber, duygusal zekânın geliştirebilecek ve öğrenilebilecek olmasıdır; muhakkak ki çocuklukta, ama yaşamı diğer aşamalarında da.

    Goleman’ın harika ifadesiyle, ‘mizaç kader değildir’; mizacımızı değiştirerek kaderimizi değiştirebiliriz.

    Psikolog Martin Seligman şuna işaret eder: ‘Heyecan, üzüntü ve öfke gibi ruh halleri, sizin denetiminiz dışında tepenize çökmez… Hislerinizi düşünerek değiştirebilirsiniz.’ Sağlığınıza ve mutluluğunuza zarar vermeye başlamadan önce, başlangıç halindeki üzüntü ve çöküntüyü gidermek için sınanmış teknikler vardır. Bunun da ötesinde iyimserlik alışkanlıklarını besleyerek daha mutlu bir yaşama sahip olmanın yanı sıra, hastalıktan korunmaya da yardımcı olabilirsiniz.

    Yine Goleman, mutluluğun beyindeki nörolojik süreçlerle ilgili olduğunu gösteriyor. Mutluluğun oluşturduğu başlıca biyolojik değişiklikler arasında, olumsuz duyguları engelleyip erişebilir enerji miktarında yükselişe yol açan bir beyin merkezinde bir etkinlik artışı… Bedeni rahatsız edici duyguların yarattığı biyolojik uyarılmadan kurtaran bir sükûnet hali vardır.

    Olumlu düşünceleri büyütebilecek ve olumsuzları kesip atabilecek kişisel manivelalarınızı tanımlayın. Hangi koşullarda en olumlu, hangisinde en olumsuz halindesiniz? Neredesiniz? Kiminle berabersiniz? Ne yapıyorsunuz? Hava nasıl? Koşullara bağlı olarak herkesin geniş bir duygusal zekâ menzili vardır. Kendinize bir şans vererek, olasılıkları kendi lehinize çevirerek, en fazla kontrolünüz altında ve en iyi olduğunu hissettiğiniz şeyleri yaparak duygusal zekânızı beslemeye başlayabilirsiniz. Duygusal olarak en aptal olduğunuz koşullardan da kaçınabilir ya da bunları asgariye indirebilirsiniz!

    Olaylar hakkında düşünüş tarzımızı değiştirerek kendimizi daha mutlu kılmak;

    Hepimiz, karamsar ve olumsuz hisler içinde olduğumuz ve ancak çıkmazdan kurtulacak bir yol olmadığını üşünmemize neden olacak şekilde işleri kötüleştirdiğimiz zamanlarda, kendi kendimize ağırlaştığımız çöküntünün tuzağına düşmüşüzdür. Çöküntüden çıktığımızda, çıkış yolunun hep var olmuş olduğunu görürüz. Arkadaş aramak, fiziksel ortamımızı değiştirmek ve kendimizi egzersiz yapmaya zorlamak gibi basit adımlarla, kendi kendini güçlendiren depresyon döngüsünü kırmak için kendimizi eğitebiliriz.

    Danışman nöropsikiyatr Dr. Peter Fenwick’e göre, ‘dünyayı tozpembe görme becerisi Polyannacılıktan ibaret değildir; iyi bir biyolojik temele dayalı, sağlıklı bir kendini koruma mekanizmasıdır.’ Öyle görünüyor ki iyimserlik, hem başarı hem mutluluk için tıbben onaylanmış bir öğe ve dünyadaki en büyük motivasyon kaynağıdır.

    Umut, Kansas Üniversitesi’nden psikolog C.R. Snyder tarafından belirli bir şekilde; ‘hedefler ne olursa olsun, onlara ulaşmak için gerekli irade ve yönteme sahip olduğunuz inancı’ olarak tanımlanıyor

    Kendimizle ilgili düşünme tarzımızı değiştirerek kendimizi daha mutlu kılmak;

    Kendinizi başarılı mı, başarısız mı buluyorsunuz? Başarısız diyorsanız, sizden daha azını başarmış ve başkaları tarafından sizden daha az başarılı bulunacak çok sayıda insan olduğundan emin olabilirsiniz. Onların kendi başarılarını algılayışları, hem başarılarına hem de mutluluklarına katkıda bulunur. Sizin başarısızlık duygunuz başarınızı ve mutluluğunuzu sınırlar. Kendinizi nasıl hissetmeye karar verdiyseniz, ona göre mutlu ya da mutsuz olursunuz. Mutlu olmayı seçin. Bunu kendinize ve diğer insanlara borçlusunuz. Mutlu olmadıkça, eşinizi/ortağınızı ve sizinle uzun süre birlikte olan diğerlerini daha mutsuz edersiniz. Bu nedenle, mutlu olmak gibi olumlu bir göreviniz vardır.

    Psikologlar, mutlulukla ilgili tüm algılayışların özdeğer duygumuzla ilgili olduğunu belirtiyorlar. Olumlu bir ben-imgesi, mutluluk için temeldir. Bir özdeğer duygusu geliştirilebilir ve geliştirilmelidir. Bunu yapabileceğinizi biliyorsunuz: Suçluluk duygusunu bırakın, zaaflarınızı unutun ve güçlü yanlarınız üzerinde yoğunlaşıp, geliştirin. Yaptığınız tüm iyi şeyleri, sizin eseriniz olan tüm pozitif geri bildirimleri hatırlayın. Kendiniz için söylenebilecek çok fazla şey vardır. Bunu söyleyin – en azından düşünün. İlişkilerinizde, başarılarınızda ve mutluluğunuzda yarattığı değişiklikten hayrete düşeceksiniz.

    Kendiniz aldattığınızı düşünebilirsiniz. Ama aslında kendi hakkınızda olumsuz bir algıya sahip olmakla, en azından aynı derecede kendiniz kandırmaktan suçlusunuzdur. Her zaman kendimize, kendimizle ilgili hikâyeler anlatırız. Bunu yapmamız gerekir: Nesnel hakikat diye bir şey yoktur. Siz de pekâlâ olumsuz yerine olumlu hikayeleri seçebilirsiniz. Böylece, kendinizle başlayarak diğerlerine yayılacak şekilde toplam insan mutluluğunu artırabilirsiniz.

    Tüm iradenizi kendinizi mutlu etmek için kullanın. Kendiniz hakkında doğru öyküleri oluşturun – ve bunlara inanın!

    Devamını Oku

    Reaktif misiniz?, Proaktif misiniz?

    Reaktif misiniz?, Proaktif misiniz?
    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    REAKTİF VE PROAKTİF KİŞİLİK

    “Reaktif Kişilik”, dış faktörlerin yönlendirdiği kişilikler için kullanılır. Bu kişilikler; panik, güvenlik duygusunu yitirmiş kırılgan kişiliklerdir. Edilgendirler. Çoğu zaman depresyona girerler. Başkalarının yargılarına haddinden fazla önem verirler. Bir kaşık suda fırtınalar koparırlar. Veyâhut ta başkalarının bir kaşık suda koparmış olduğu fırtınada rotalarını kaybederek boğulurlar. Tam bir trajedi senaristidirler. Âniden ağlamaklı ve hüzünlü olurlar. Kişisel kontrollerini kolayca kaybederler. Kişisel sınırlılıkları belirgin değildir. Hep başkalarının öngörüleriyle hareket ederler. Telkin, onların vazgeçilmez gıdasıdır. Sosyal rollerde tıkanıklar ve engellenme yaşarlar. Bu nedenle bilişsel ve davranışsal engellenme duygusunu kronik olarak yaşamaktadırlar. Seçme davranışını gerçekleştirmekte ise ikirciklidirler. Risk alamazlar. Sakınımlı, çekinceli, mesâfeci, devamlı olarak güvenlik duygusu arayan, korunmaya ve gözetilmeye yatkın bir kişilik zeminleri vardır.

    Bu kişilik örüntüsüne sahip olan bireyler, amaçlarına ulaşmakta sürekli “zorlantı” ve “gerilim” yaşarlar. Ütopik ve kurgusal olarak dâimâ facîayı ve yenilgiyi düşlerler/beklerler. Âdetâ havadan nem kaparlar. Ufak bir uyarandan veyâ veriden hareketle; heyecânla ve korkuyla genel çıkarımlar yaparak, problem durumunu her zaman abartılı [avangard] olarak algılarlar. Bu abartının izdüşümünde ise kontrolü kaybederler ve âdetâ her maça yenik başlarlar.

    Evet, Reaktif Kişilikler, düşüncelerinin ve kaygılarının bombardımanında; kendilerini ve dikkat melekelerini kaybederler. Bu nedenle, yukarıda betimlediğimiz düşünce sağanağı altında, normalde yapabilecekleri soruları da yapamaz hâle gelirler. Fizyolojik bir gerilim ile çöküntü yaşamaya başlarlar. Konsantrasyonlarını kaybederler. Nabızları ve tansiyonları yükselir. Tüyleri diken diken olur. Korkunç bir tehlikeyle karşılaşmış gibi vücutları uyarılmaya (irrite olmaya) ve gerilmeye başlar. Yüzlerinden kan çekilir. Benizleri beyazlaşır. Ağızları kurumaya başlar. Düşünce dünyâlarından, sâdece kaçınılmaz bir enkāzın ve yenilginin film kareleri geçişmeye başlar. İşte bütün bunlar, Reaktif Kişiliklerin yaşamış olduğu duygu-durumunun kısa bir betimlemesidir…

    Diğer taraftan Proaktif Kişilikler ise, kendi dışındaki faktörleri ve süreci yönlendirici bir kişiliklerdir. Proaktif Kişilik, risk analizi yapan, kontrolü elden bırakmayan, yerinde ve zamanın risk alabilen, başarısızlıklarından dahi bir yaşam dersi çıkarabilen kişilik yapılanmasıyla tanımlanır. Yine Proaktif kişilik kendisiyle barışık, özgüveni yerinde, benlik saygısı yüksek bir kişilik örüntüsüyle karakterizedir. Bu kişilik profilinde olanlar, “birim olarak her seçme davranışını” muhakeme ve risk analizi sonucunda gerçekleştirirler. Bilgi ve entelektüel yeteneklerini sağduyularıyla birlikte kullanırlar. Bilişsel zekâları, duygusal zekâları ve ruhsal zekâları arasında senfonik bir uyum vardır. Kaygılarını gerçeklikle yüzleştirirler. Olaylara realist yaklaşırlar.

    Korku ve endişelerini “gerçeklik filtresi”nden geçirirler. Bu kişilik örüntüleri sâyesinde de yaşamın her alanında öğrenmeyi benimserler [yaşantıya dönüştürürler]. Problemlerini ve hatalarını, yeni bir öğrenme deneyimine ve yaşantısına dönüştürürler. Bütün var-oluşsal enerjilerini üst düzeyde kullanarak problemleriyle yüzleşirler. Kontrolü elden bırakmazlar. İç-disiplinlerinden kopmazlar. Her ne pahâsına olursa olsun, denemek ve öğrenmek taraftarıdırlar. Yanlış yaptıklarında, yanlışları üzerinden doğruyu; doğru yaptıklarında da, doğruları üzerinden mükemmeli öğrenirler.

    Bir hataya proaktif yaklaşım, hatayı hemen kabul etmek, düzeltmek ve ondan ders almaktır. Bu, başarısızlığı gerçekten başarıya dönüştürür. Hatalarımızı hemen kabullenip, onları düzeltmek çok önemlidir. Bunu yaparsak, o bir sonraki an üzerinde hiçbir etkileri olamaz. Biz de tekrar güçleniriz.

    Söz Vermek ve Sözüne Bağlı Kalmak: etki alanımızın tam ortasında söz verip vaat etme ve verdiğimizi sözler bağlı kalma yeteneğimizi yer alır. Sözler verip bağlı kaldıkça, bunlar önemsiz bile olsa, bir iç dürüstlük sergilemeye başlarız. Bu bize özdenetim bilinciyle birlikte, kendi yaşamımız konusunda daha fazla sorumluluk yüklenme cesareti ve gücünü verir.

    Devamını Oku

    Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.