DOLAR 32,2422 0.1%
EURO 35,2008 0.12%
ALTIN 2.476,480,36
BITCOIN 21263766,69%
İstanbul
17°

KAPALI

13:05

ÖĞLE'YE KALAN SÜRE

M.Zeki Sayın

M.Zeki Sayın

05 Kasım 2022 Cumartesi

    Banka ve Müşterilerinin Durumu (1)

    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Atıl paranın çok olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Gönlümüz gelişelim, gelişmiş ülkelerin arkasından yetişelim. Çok çok yatırım yapalım ki bu düşünce tahakkuk etsin. Olamaz mı, olur elbet ama bunun için de başta finans sonra heyecan, mücadele gücü, sabır, geniş zaman ve de siyasi istikrar. Siyasi istikrar oldukça da ekonomik istikrar. Siyasi istikrar oldukça (yani aynı grubun yıllarca hükümet etmesi) ekonomik istikrar olur mu elbette olmaz. Ekonomik istikrar olabilmesi için de siyasi istikrarı sağlayan hükümet olanın bu istikrarı arzu etmesi ve bunun içinde verdiği sözü tutmasıdır. Verilen söz tutuldukça güven unsuru doğar, büyür, yatırım yapacak olanda da inanma duygusu gelişir, tatbik safhasına girer.

    2003 yılından itibaren de ülkemizde bu yazdıklarımız tahakkuk etmiş, alan yatırımcının hareketine terkedilmiştir. İşte bu anda yatırımcı, finans ve finansı sağlayan finans kurumları ile karşı karşıyadır.

    Ülkemizde çoğu orta ölçekli yatırımcılar, düşündüklerini yapmak istediklerinde öncelikle ceplerindeki paraya bakarlar. O güzel heyecan o para ile başlar. İşletmenin faaliyete geçmesi hatta işletmeye başlamasından sonra geçecek iki yıllık durumda ne olur planlamasının yapılması ihmal edilir. Sonra ne olur. Finansa ihtiyaç doğar. Ve bir arama başlar. Nasıl bir arama! Şu finans kurumunu kim tanıyor. O tanıdık oraya bir telefon etsin de gidelim on-yirmi milyon lirayı alıp işimi bitireyim. Bu durum bazen yıllar alır. Yazık ki o yatırım bu müddet içinde atıl yatırım olarak kalır. Bu arada geçen zamanda üretim-imalat konusu değişir. Yeni düşünceyle yapılanlar uydurulmaya çalışılır. Belki de yapılan yer pazarlama için, istihdam edilecekler için uygun değildir. Ama naçar kalınır ve devam etmek istenir. Böylece daha baştan zarar ben geliyorum der. Bu durumlarda finans kurumunun karşısına dikilinir.

    Finans kurumları, öz sermayesi ile birlikte halktan topladıkları parayı değerlendiren yani tabiri caizse parayı satarak para kazandıran yerlerdir. Topladıkları paraları sahiplerine karı ile birlikte zamanında geri vermek durumundadırlar. Onun için de bir başkasına verdikleri (kredi olarak) paraların başı gözü yarılmadan geri dönmesini isterler. Kendilerince ve de bağlı oldukları kurumlarca koydukları prensipleri uygulamak isterler. Zira konulan bu kaideler yılların tecrübe sonucu konan kaidelerdir. Finans kurumları da, henüz yatırım yapmamış ama incelenmiş güzel bir konu ve planla gelenleri severler. Hele hele kendi kurumları ile şu veya bu sebeple çalışanlar daha hoş karşılanır. Ama önceden plansız işe başlamış, yatırımı yarım kalmış olana da şüphe ile bakarlar. Neden bakmasınlar ki daha işin başında finans imkânını planlamamış kişi bunu nasıl yürütecek, nasıl olurda benden aldığı parayı kâr-ı ile bana öder diye şüphe ile bakar. Ve böylece bir zorlamadır başlar.  Tanıdıklar aranır. İşte o aramalarda zaman zaman bana da bazı dostlar gelir. Aramızda konuşma başlar ve sorarsınız kendilerine ‘’-bu yatırımda kaç kişi çalışır’’  ‘’-şimdilik 200 kişi düşünüyoruz’’ ‘’-Banka ve para işlerinizi kim yürütüyor?’’  ‘’-Muhasebeci’’  ‘’-Banka işlerini biliyor mu?’’  ‘’-Hayır’’ peki  -Siz birinci kişi değil misiniz? ‘’ Evet’’  ‘’-Neden bu kadar personelin çalışacağı kişiden birisi bankada çalışmış veya para kullanmasını bilen birisi değil’’  ‘’–hiç düşünmedik’’ hemen arkasından siz bir isim söyleyin alalım.! Kurnazca bir istek. Bu durum nice yatırımda yarım kalmış, hatta finans kurumlarıyla birkaç yıl kredi alarak çalışmış işletmeler parayı yönetemediği için (krediyi aldıktan sonra hepsini işletmeye harcama yerine bazı zevklerini tatmin etmek için yapılan harcamalardan mütevellit) krize girenler de, Borcunu yapılandırma veya yeni bir finans temin etmek için aracı arayanların hemen hemen hepsi diyebilirim ki böyle.

    Kredi talebine göre finans kurumları…

    Devam edecek…