DOLAR 32,2783 0.09%
EURO 34,8884 0.07%
ALTIN 2.433,170,04
BITCOIN 20304062,76%
İstanbul
17°

KAPALI

04:09

İMSAK'A KALAN SÜRE

Eşref Küçükateş

Eşref Küçükateş

25 Kasım 2023 Cumartesi

    Neden MİLLİ ve YERLİ Antrenörümüz yok?

    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Farkında mısınız, bilmem ama Başına Milli kelimesi alan birçok sporcu ve takımın Milli ve Yerli ruhtan uzak olduğunu hepimiz üzülerek seyrediyor ve hiçbir şey yapamıyoruz.

    Mesela Milli futbolcu, Milli sporcu, Milli yüzücü, Milli Basketçi, Milli Güreşçi, vs. vs. denir, ama hiçbir zaman MİLLİ ANTRENÖR denmez.

    Antrenörler hiçbir zaman MİLLİ olamadığından kaynaklanabilir mi acaba.

    Onlara, Futbol Milli Takım Antrenörü, Güreş Milli Takımı Antrenörü, Basketbol Milli Takım Antrenörü denir; ama Türkiye Futbol Takımı MİLLİ ANTRENÖRÜ,  Türkiye Güreş Takımı MİLLİ ANTRENÖRÜ, Türkiye Basketbol Takımı MİLLİ ANTRENÖRÜ” denmez.

    Onlar Milli Sporcularla dolu, Milli Takımı çalıştırıyorlar ama onlara neden Milli Antrenör denmiyor hep merak etmişimdir!

    Buna cevabını bulmama ise Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 1 Kasım seçimlerinden önce söylediği “Tüm Milletvekilleri Milli ve Yerli olmalıdır” sözü üzerine Esnaf Bülteni Dergisi olarak başlattığımız “Milli ve Yerli Esnaf Buluşmaları” sohbet toplantıları olmuştur.

    Biz esnafta MİLLİ VE YERLİ olmalıdır diye bu toplantıları başlattık ama demek ki Milli ve Yerli Sporcuları da bu buluşmalara çağırmamız ve onlara da Mili ve Yerli Platform (MİYEP) ‘te yer vermemiz lazım.

    17.sini Eylül 2017 ayı içinde yapmaya hazırlandığımız Milli ve Yerli Esnaf Buluşmalarının hem milliliğin hem de yerliliğin nasıl olması gerektiği konusunda hem bize hem de katılımcılara büyük katkıları oldu.

    Burada öğrendiklerimizden yola çıkarak onlara unvanlarında neden Milli Antrenör denmez ve özellikle şu anda Milli Futbol Takımının başında neden Milli ve Yerli bir Antrenör olmadığının cevabını net olarak buldum.

    Bir kere Milli ve Yerli ne demek ona bakalım? Bu sorunun açıklamalı cevabını Sakarya Üniversitesi Öğretim üyesi değerli hocam Dr. Hüseyin Emin SERT’in esnaf bülteni dergisine yazdığı köşe yazısından olduğu gibi alıp naklediyorum.  ( goo.gl/TCXpoh )

    http://www.esnafbulteni.com/yazarlar/dr-huseyin-emin-sert/yerli-ve-mill-olabilmek/203/  

    Yerli; yer kelimesinden bir yeri yurt edinmek veya belli bir dönem kalmayı ifade eden yerleşmek kelimesinden alınmış, belli sınırlar ve özellikle bayrak ile istiklal ilan edilen vatan topraklarındaki her şeye özellikle üretilene verilen isimdir.

    Millî; millete ait olmayı ifade eden bir kavramdır.  Millet kelimesi sanıldığının aksine ırki bir tanımlama olmasının ötesinde «din» gidilen yol manasına gelmektedir. Nitekim Âli İmrân Suresi 95. ayette «De ki: “Allah, doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim’in dinine uyun. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi”» buyrulmaktadır.

    Bilindiği üzere İbrahim a.s. üç semavi dinin ortak atası ve Peygamberimiz Hz. Muhammed s.a.v. Efendimizin de büyük dedesidir. Yani, Peygamber Efendimiz, Hz. İbrahim’in torunudur. Ayeti kerimedeki “hanif” kelimesi ise hakka yönelen, doğrunun yanında olan manasına gelmektedir.

    ( İslam inancımıza göre sorulan “Hangi Millettensin?” sorusunun cevabı “İbrahim’in Milletinde nim”dir, yani “Hakka yönelen İbrahim’in dinindenim” demiş oluruz.)

    Alparslan 1071 Malazgirt savaşından önce Cuma Hutbesinde nasıl dua etti?

    “Allah’ım İslâm sancağını yükselt ve İslâm’a yardım et. Sultan Alparslan’ın senden dilediği yardımı esirgeme. Ordusunu meleklerinle destekle. Niyet ve azmini hayır ve başarıyla sonuçlandır. Çünkü o senin ulu rızan için rahatını terk etti. Malı ve canıyla buyruklarına uymak amacıyla senin yoluna düştü. Çünkü sen “Ey iman edenler can yakıcı bir azaptan kurtaracak bir yolu size göstereyim mi? Allah’a ve onun Peygamberine inanıyorsanız onun yolunda can ve malanızla savaşırsınız” diyorsun. Senin sözün gerçektir. Allah’ım o nasıl senin sözüne uyup şeriatının korunmasında gevşeklik göstermeden buyruğuna uymuş ve düşmanlarına bizzat karşı koyarak dinine hizmet için gecesini gündüzüne katmış ise, sen de ona zafer nasip et. Dualarını kabul et. Kaza ve kaderini onun için iyi ve hayırlı bir şekilde tecelli ettir. Onu öyle bir koruyucu ile kuşat ki düşmanlarının her türlü hilelerini def etsin. Lütfünle güzel sıfatların için onu en emin ve sağlam ellerle korusun. Amin”. (Ahbâru’d-Devlet-i Selçukiyye, s.47-49)

    Ve hepimiz çok iyi biliyoruz İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy kendisine teklif edilen paraya kabul etmediğini.

    Neden kabul etmedi acaba, neden teklifi yapanlar değil de o utandı.

    ( Hiçbir Antrenör, Türk Milli Takımını çalıştırmak bir onurdur, 6ay, 12 ay para almandan çalıştırırım diyemiyor… Çünkü Milli ve Yerli Ruha sahip değiller)

    İşte istikrarlı başarıyı yakalayamayışımızın gerçek nedeni MİLLİ VE YERLİ kelimesinin içini ve altını boş bırakmamız.

    MİLLİ kelimesinin aslında din olduğunun bize unutturulmuş olması!                                                                     MİLLİ kelimesinin ruhunu İbrahim Aleyhisselam dan almamız gerektiğinin öğretilmemesi!                                   MİLLİ kelimesinin Alparslan’ın duasındaki ruhla eşdeğer olduğunu yani yapılan her şeyin Allah için yapılması gerektiğini de unutmuş ve unutturulmuş olmamız!                                                                                                 MİLLİ kelimesinin bu millet, bu vatan için bir görev düştüğünde Mehmet Akif Ersoy gibi önce para istemek olmadığının öğretilmesi ve o ruhun aşılanmaması!

    Olduğunu üzülerek gördüm…

    Bu Milletin sırtından Milyarlar kazanan Türk ama MİLLİ olamayan çalıştırıcıların, Milli takımı paraya ve kişisel çıkar ve husumetlere kurban ettiğini bizi HEM MİLLİ, HEMDE YERLİ olmayan çalıştırıcılara nasıl muhtaç ettiğini üzülerek 2-0 lık UKRAYNA hezimetinde hep birlikte izledik.

    Okullara Milli Güvenlik dersi yerine Milli ve Yerlilik Şuuru dersleri koyulmalı. Ayrıca her alanda hangi işe başlarsak başlayalım Alparslan’ın duasını yapmalı o işi önce Allah Rızası için yapmalı ve İbrahim Peygamberin yolunda, din için yaptığımızın, yani Milli bir iş yaptığımızın bilincinde olmalıyız. İşte o zaman hem hilesiz, hem de hem kulların hem de Allahın razı olduğu işler başarabiliriz.

    İstikrarlı başarıyı yakalayacağımızdan da kimsenin şüphesi olmasın.