Dünya sanayi, ticaret, AR-GE üretim, tüketim, yenilik, inovasyon, girişimcilik konularında sanayi 5,0’ a geçti. Biz hala 4,0 anlamaya çalışıyoruz. Bu arada sanayileşme hızımız aslında 2,1.
“Kimi nasıl kandırsam, şuradan 2 kuruş daha fazla nasıl kazansam”,
“Şimdi böyle söyleyeyim sonra cayarım”,
“Hımm komşu şu işle iyi kazanıyor bende aynısını yapayım”,
“Böyle söylemedim derim, beni yanlış anlamışsın derim”,
“Bu işte emeğim geçmediyse de benim de adım olsun ne olacak yani”
“Kimin bilgisini kendiminki gibi satsam”
“Kimin nasıl açığını yakalasam”
“Şu işi/kişiyi/ düşünceyi/bilgiyi biraz kullanayım, sonra başkasını kullanırım”
Yukarıdaki cümleler tanıdık geldi mi? Bir yerlerden duydunuz mu? Ya da sizin düşüncelerinizi alıp fütursuzca kullanıp, sonra sizi bir kenara bıraktılar mı? İşte dünya yeniliklere, daha fazla ve verimli üretime, kaynakları iyi kullanmayı daha çok düşünmeye giderken, biz birbirimizi tüketmeye çalışıyoruz.
Kocaman insanlar, kapı önünde çelik çomak oynayan çocuklar gibiyiz. Kendi kısır dünyamızın dışına çıkamıyoruz. Robotların iletişimi, gelecekteki yenilikler, teknolojinin işimizi tehdit eden veya dönüştürülmesi gereken bölümleriyle ilgimiz yok. Sadece bugüne bakıp, yanımızdakini görüp, uzağı fark edemiyoruz. Hatta uzak kavramı bile çoğu insanda kalmamış. Hızlı tüketim alışkanlığı ile her şeyi hızlıca tüketip, sonra din ve iman arkasına saklanıyoruz. Aslında kendimizi ve katkı vermediğimiz, dünyayı tüketiyoruz.
Günlük hengâme, koşturmaca arasında kimse yarını ve bir başkasını düşünmüyor. Para herkesin geçer değeri ama bunda da geleceği yakalamakta başarılı değiliz. Para kazanmak deyince birbirimizi kandırarak kazanmayı anlıyoruz. Yani kapı önünde oynamak kolay geliyor. Dışarıdan bakıldığında önemli bir iş yapıyor gibi duruyoruz.
Dünya 5,0 a gidiyor, biz birbirimizle uğraşıyoruz. Hala çok önemli konularda, konunun ilk basamağındayız, konuyu topluma anlatma derdindeyiz. Çözüm kısmına gelememişiz veya çözüm bilinse bile uygulayacak zemin yok. Oynak zeminlerde gezebilmeyi marifet sanıyoruz.
Bazı gelişmeler için daha çok fırın ekmek yemek gerekse de buna bile üşeniyoruz veya ön yargı ile obez olmaktan korkuyoruz. Durum vahim, karışık, dünya koşarak giderken emeklemeyi marifet sayıyoruz. Kişisel egolar, kaprisler ve yetersizlikler çevresinde dönerek oyalanıyoruz.
Sözün özü; Bir durun ve düşünün; üretim ve tüketim açısından dünya nerede iz neredeyiz?
Öğr. Gör. Tümay MERCAN
Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü/ Yönetim Danışmanı
Twitter: TümayMercan@Tumaymercan
Facebook: Tümay Mercan
ŞİRKET HABERLERİ
15 gün önceGENEL
15 gün önceGENEL
16 gün önceŞİRKET HABERLERİ
17 Eylül 2024RÖPORTAJ
17 Eylül 2024RÖPORTAJ
17 Eylül 2024YAZARLARIMIZIN KALEMİNDEN
17 Eylül 2024